Geçtiğimiz günlerde kadının pazarlık unsuru bir nesne
olarak değerlendirilmesine dair korkunç bir deneyimi daha yaşamak zorunda
kaldık. Henüz fetüs bile olmamış bir hücre grubunun akıbeti üzerinde kadının
karar hakkı bir katliamla ilişkilendirildi. Burada tartışılması planlanan ne bu
anlamsız ilişkilendirme, ne bu hamlenin amacı. Bu yazı daha çok girişte söz
edilen akıl almaz durumu da yaratan ataerki, cinsiyet rolleri ve cinsiyet
algısının hayatımızda nasıl hakim bir yere sahip olduğu ve kadınlar ve
kadınlığın “tarla”, “statü sembolü”, “ev eşyası”, “kişisel bakım ürünü” ya da
“stres aktarma objesi” … vs olarak görüldüğü sürece nasıl insanlığımıza ihanet
ederek güdükleştiğimiz üzerine. Kadını hayatımızı ve varlığımızı sürdürmek için
bir araç veya korunması gereken aciz bir yaratık olarak gördüğümüz ama asla
insan değil çünkü “erkek” değil üzerinden yorumladığımız sürece
toplumsallığımızın nasıl sağlıksız olacağı üzerine. Ve tabii ki biz mühendis
kadınların bu bozuk algıdan nasıl etkilendiğimiz üzerine.
Başka bir yerden devam etsek? Kadın sorunu üzerine
bazı tartışmaların duraklarından biridir: “Madem o kadar eşitsiniz niye hiç
kadın bilim”adamı” yok?” Ne muhteşem bir
argüman di’mi? 1900’lerin başlarında ancak üst sınıf kadınlar üniversite diye
adlandırılan “yüksek ev hanımlığı okulları”na gitme hakkı kazansın, aradan
sıyrılan birkaç güçlü kadın sizin hayatta uğraşmanız gerekmeyen yıldırma
politikalarıyla savaşa savaşa ancak bilimsel eğitim alabilsin egemen erkeklik
kavramının reddederek savunuculuğunu yapan cengaverler de bu soruyla insanın
karşısına çıkın. Bu kadar saçmalamak ancak iktidara özgü değil midir?
Eril iktidarın yazdığı tarih nedeniyle unutulmaya
bırakılmış kadınların adına bazı bilim insanlarının adını
anmadan geçmemeli burada. Din savaşlarının ortasındaki Hypatia’nın
katkılarını değerlendirmekte bu kadar gecikmeseydik? Birçoğumuz Marie Sklodowska-Curie’yi
biliyoruz. Peki bilimsel katkılarını
askeri uygulamalarda kullanmayacağını söyleyerek atom bombasının tasarlandığı
Manhattan Projesi için kendine yapılan daveti reddeden; Nobel Ödülü partnerine
verilirken kendisi es geçilen Lise Meitner; önyargılar, üzerine basılmalar, yok
sayılmaların olmadığı bir dünyada bunlarla başa çıkmak için harcadığı bilinçli
ya da bilinçsiz eforu çalışmalarına aktarabilseydi? Ya, bugün birçok hastalığa karşı umudumuz
olan genetik biliminin üzerinde yükseldiği ikili sarmal yapıyı ilk görüntüleyen
Rosalind Franklin, misojinist iş arkadaşı Watson’la çalışmak zorunda olmasaydı
neler olurdu? İnşaat mühendisi Nefise
Akçelik? Adı Türkiye’de karayolları tünelciliğinin gelişmesine yaptığı büyük
katkılar nedeniyle heybetli bir tünele verilmek istendiğinde iki farklı siyasi
kanattan milletvekillerinin itiraz gerekçesi neydi?
Ev içi emeği, hasta/yaşlı/çocuk hatta koca bakımı kısacası
yeniden üretim ve alt sınırı 3’ten 5’ten başlayan sonunun 2∞+1’e
dayanabileceğinden korktuğum doğum/tarla göreviyle sınırlandırılmış kadın
algısı ile aşağılık kadın işleri dışında her şeye muktedir, mülk edinme hakkına
ve bunu koruma yükümlülüğüne “sahip” erkek algısı elbette yalnızca kadınları
değil toplumsal olarak hepimizi etkiliyor. Bu algıyla yetiştirilen kız ve oğlan
çocuklarının yeteneklerinin ve kişisel özelliklerinin gerektirdiği seçimleri
sağlıklı şekillerde yaparak kendileriyle barışık yetişkin bireylere
dönüşmelerini beklemek yalnızca yenilen kumarbaz aymazlığı olarak
tanımlanabilir. Ortada korunmanız gerektiği öne sürülen tehdit koruyanların
kendisi tarafından yaratılıyorsa kendini inkarcı bir kısırdöngüyle koruyan
muhteşem bir güç/iktidar sistemiyle karşı karşıyasınız demektir. Bu korunma
gerekliliği yanında acizliğiniz nedeniyle yetkin ve yetkili olamayacağınız
bonusuyla beraber gelir ve size bir lütuf olarak yedirildiği için itiraz
etmeniz gerektiğini bile fark edemeden hiç geliştiremediğiniz güçleriniz ve
yeteneklerinizle en iyi olasılıkla başarılı erkeğin arkasındaki destek
olursunuz. Hatta daha ileri gidelim oğlunuzu zengin ve başarılı olmak zorunlu
hedefiyle eğitirken kızınızı iktidarın daha üst sıralarındaki bir erkekle
evlenebilmek için gerekli şartları sağlayacağı şekilde eğitir sistemin
sürekliliğini sağlarsınız.
Komplike dantel modellerini bakarak çözebilen, küçücük
dolaplara dünyanın eşyasını sığdırabilen, evde çıkan sorunları bütçeye uygun
çözmek adına sürekli yeni yöntemler geliştiren aile içi sorunların arabulucusu
olmak ve dengeyi sağlamakla yükümlü ve bunları en iyi yapabilmek üzere
çocukluğundan bu yana eğitilen kadına çoğu zaman çok daha basit yönetimsel ya
da teknolojik ilişkiler söz konusu olduğunda geri durması gerektiği öğretilir.
Bilgi ve teknoloji doğaları gereği güç getirdikleri için iktidara aittir,
yönetim zaten tuhaf bir şekilde gücü elinde bulundurandadır ve sonuçta istediği
kadarını sizinle paylaşır. İşte tam burada mühendis kadınların sorunları başlar.
Daha okulu kazandığınız anda bir kadının mühendislik okumasını onaylamayan
yorumlarla karşılaşmanızla başlar maceranız.
Hem kadın beyni sayısal değil sözele yakındır gibi bir anlayış vardır
hem de mezun olduktan sonra mühendislik işi ile kadının varlık amacı olarak
görülen ev içi sorumlulukları nasıl yürütülecek kaygısı vardır itirazların
içinde. İş arama dönemi de benzer
engeller içerir, sevgilinizin olup olmadığı ve evlilik planlarınız
sorgulanabilir densizce, bazen de sorgulama gereği bile duyulmadan işveren
erkek çalışan istediği konusunda çoktan kararını vermiştir bile. Sonra bir işe
giresiniz kadının korunması gerektiği, kadının ortalığı toparlamak ya da
insanların beslenmesini sağlamak gibi doğuştan getirdiği yetenekleri olduğu
sanrısı çoğu zaman bilinçsiz bir şekilde bazen kendi ayağınıza taktığınız bir
çelme bazen de iş arkadaşlarınızın ya da patronunuzun beklentisi olarak
karşınıza çıkar. Kadınlara ve erkeklere dair kalıp yargılar bazen hem sizi hem
iş arkadaşlarınızı zorlar ama sonuçlar genellikle uzun vadede kadın için
olumsuz olacak şekilde gelişir. Hiç
farkına varmadan; eşit işe düşük ücret,
daha az eğitim ve yükselme olanağı, ev ve iş arasında sıkışmışlığın ve
toplumsal beklentileri karşılamanın ağırlığı altında zorlanan bazen de erkekler
kulübünün “bizden” iltifatını edinirken kaybolan kadınlara dönüşülür.
Sonuç olarak böyle gelmiş böyle gider olduğu için
düşünmeden gerçekleştirdiğiniz çoğu eylem, sıradan hitaplar, küçük şakalar ya
da kabullendiğiniz basit yaşamsal döngüler duyduğunuzda kanınızı donduran kadın
cinayetleri, tecavüzler ya da politik hamlelerle aynı kapıya çıkar aynı
sistemden beslenir. Farkına bile varmadan bir kadını ve onun insanlığa
sunabileceği katkıları baskılıyor olabilirsiniz. Birer mühendis olarak sistem
modelleme ve sorun çözme üzerine eğitim almış ve topluma karşı almış olduğumuz
bu eğitimin bize kazandırdıklarını sunmakla yükümlü olan bizler her tarafından
dökülen bu sistemin basit bir şekilde gözümüzün önünde duran problemini
görmezden gelemeyiz. Küçücük çocuklara bile toplu tecavüzler, yol ortasında
öldürülen kadınlar çalışıyorsa dokunma aşamasında bile olmadığımızı göstermiyor
mu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder